Trump’ın Tomahawk Ultimatomunun Ukrayna’daki Savaşa Etkisi ve Olası Sonuçları

Trump yönetimi, Ukrayna’ya uzun menzilli Tomahawk seyir füzeleri verilmesini gündeme taşıyarak Moskova’ya yeni bir uyarıda bulundu. ABD Başkanı Trump, savaşı bitirecek ciddi barış müzakerelerine girilmezse ABD’nin Ukrayna’ya Tomahawk füzeleri sağlayabileceğini söyledi. Ukrayna lideri Zelenskiy de Trump ile yaptığı görüşmede bu konuyu ele aldıklarını ve Tomahawk’ların ellerinde olması durumunda belki kullanmaya bile gerek kalmadan Putin’i masaya oturtabileceklerini belirtti. Peki Trump’ın bu çıkışı bir blöf mü, yoksa hakikaten gerçekleştirebileceği bir hamle mi? Böyle bir adım atılırsa savaşın gidişatı nasıl etkilenir; Tomahawk’lar, çatışmaları kısaltıcı bir caydırıcı unsur mu olur, yoksa tam tersine savaşı tırmandırıp uzatacak bir faktör mü?

Trump, Ekim başında Zelenskiy ile telefon görüşmeleri yaparak Ukrayna’nın ihtiyaç duyduğu silahları görüştüğünü ve Patriot hava savunma sistemleri ile Tomahawk’ların özellikle gündemde olduğunu açıklamıştı. Trump’ın sözleri, savaşı bitirmek için Putin’e baskı yapma amacı taşıyan bir pazarlık taktiği olarak yorumlanıyor. Bu yönüyle Trump’ın çıkışı, diplomatik bir manevra veya blöf olarak görülebilir.

Öte yandan Trump yönetiminin Tomahawk konusunu ciddiyetle değerlendirdiğine dair işaretler de var. ABD basınındaki bazı haberlere göre Trump, Tomahawk satışına ilişkin kararını “bir nevi verdiğini” dile getirdi; hatta bu füzelerin doğrudan ABD’den değil NATO üyesi ülkeler üzerinden Ukrayna’ya sağlanması gibi yöntemlerin görüşüldüğü söyleniyor. Nitekim Ekim ortasında Ukraynalı üst düzey bir heyet Washington’a gelerek ABD’li savunma şirketleriyle (ki aralarında Tomahawk üreticisi Raytheon da var) görüşmeler yaptı. Tüm bunlar, Tomahawk konusunun sadece bir söylem olmaktan çıkıp somut planlamalara dönüştüğünün işareti.

Bununla birlikte, Trump’ın bu tehdidi gerçekleştirmesinin önünde pratik engeller mevcut. Amerikalı yetkililer, halihazırda Tomahawk stoklarının büyük ölçüde ABD Deniz Kuvvetleri’nin kullanımına tahsisli olduğunu, bu nedenle envanterden Ukrayna’ya ayrılabilecek füze bulmanın kolay olmayacağını belirtiyor. Tomahawk stokları[1] son yıllarda Orta Doğu’daki operasyonlarda kullanıldığından azalma eğiliminde. Ayrıca Trump yönetimi, bu füzelerin Ukrayna’ya verildiği takdirde nasıl kullanılacağı, nerelere atılacağı konusunda da net cevaplar istiyor.

Her halükarda, Tomahawk füzelerinin Ukrayna envanterine girmesi, ülkenin vurucu gücünde önemli bir artış anlamına gelecektir. Şu anda Ukrayna ordusu, uzun menzilli vuruşlar için İngiltere’den aldığı Storm Shadow seyir füzelerini ve ABD’den yeni tedarik edilen ATACMS balistik füzelerini kullanıyor. Ancak bu sistemlerin menzili 250-300 km civarında olduğundan, Ukrayna sınırından çok uzaktaki Rus hedeflerine erişimleri sınırlı kalıyor. Tomahawk’lar ise 1.000 milin üzerinde menziliyle (yaklaşık olarak 1.600 kilometrenin üzerinde; varyanta göre değişir) bu kısıtlılığı kısmen değiştirecek bir kabiliyet sunuyor. Bu sayede Ukrayna, şimdiye dek erişemediği kadar derindeki Rus askeri altyapısını vurma imkanına kavuşabilir, ancak füzelerin subsonik hızı ve izlenebilir rotası nedeniyle Rus hava savunması tarafından engellenme riski düşük değil. Öyle ki, teoride, Moskova dahil Rusya’nın Avrupa topraklarındaki hemen her stratejik hedefi Tomahawk menziline girecektir, fakat ABD’nin Rusya içi derin hedeflere izin vermeme gibi kullanım kısıtlamaları bu etkiyi sınırlayacaktır.

Elinde S-400’ler ve S-300’ler gibi gelişmiş uzun menzilli sistemler bulunan Rusya’nın hava savunması şimdiye kadar daha çok cephe hattı ve kritik altyapıyı korumaya odaklanmıştı; fakat geniş bir coğrafyadaki her kritik noktayı sürekli korumak kolay değil. Öte yandan Rusya’nın mevcut stokları ve elektronik harp yöntemleri Tomahawk’ların etkinliğini azaltabilir. Her halükarda Tomahawk tehdidi, Rusya’yı hava savunmalarını yaymaya teşvik edecektir; Ukrayna’nın İHA saldırıları hali hazırda onları zorlamışken Tomahawk’lar bu yükü daha da artırır. Bu durum Rusya’nın pahalı SAM füzelerini düşük maliyetli alternatiflerle (örneğin, ucuz interceptorlarla) dengeleme çabalarını hızlandırabilir.

Ukrayna ordusu halihazırda Rusya içindeki hedeflere saldırmak için çoğunlukla yerli üretim insansız hava araçlarına (İHA) dayanıyor. Ancak bu İHA’lar ancak birkaç on kilogram ağırlığında patlayıcı taşıyabildiği için, verdikleri hasar stratejik seviyede sınırlı kalıyor. Tomahawk ise yaklaşık 450 kg ağırlığında savaş başlığı taşıyan jet motorlu bir seyir füzesi; dolayısıyla tek vuruşta İHA’lardan katbekat güçlü bir etki yaratabilir.

Bununla birlikte, Tomahawk’ların savaşın gidişatını tek başına tamamen değiştireceğini düşünmek gerçekçi değil. Her şeyden önce, Ukrayna’ya kaç adet Tomahawk verilebileceği belirsiz. Tek tük atılacak Tomahawk’lar Rus savunmasını rahatsız etse de, dördüncü yılına giren savaşın dinamiklerini bir anda tersine çevirmesinin düşük ihtimal olduğunu söylemek mümkün. Nitekim Ukrayna’nın Storm Shadow füzeleriyle Kırım’daki Rus hedeflerine başarılı saldırılar yapmasına rağmen cephede kesin bir kırılma yaşanmadı. Tomahawk’lar da benzer şekilde kayda değer ama sınırlı bir etki yaratacaktır.

Bir diğer mesele Tomahawk’ların entegrasyonu. Tomahawk’lar genellikle gemilerden veya denizaltılardan fırlatılmak üzere tasarlandığından, Ukrayna’nın bunları ateşleyebileceği bir kara platformuna ihtiyacı olacak. ABD Ordusu’nun deniz seyir füzelerini karadan fırlatmak için geliştirdiği Typhon sistemi bu kabiliyete sahip, ancak bunun Ukrayna’ya verilip verilmeyeceği belirsiz. Şu an için Ukrayna’nın elindeki savaş uçakları veya fırlatma rampaları Tomahawk’ı doğrudan kullanabilecek durumda değil. Dolayısıyla, bu füzelerin sahada etkin biçimde kullanıma girmesi zaman alacaktır. Ayrıca atılan füzelerin bir kısmının Rus hava savunması tarafından düşürülme ihtimali de beklenen etkinin azalması demek. Yine de, Tomahawk’ların Ukrayna’ya vurucu güç ve psikolojik üstünlük anlamında hatırı sayılır bir katkı yapacağı açıktır.

 

Karşı cephede Moskova, Tomahawk konusundaki tartışmalara sert tepki verirken bir yandan da bu tehdidi küçümseyen açıklamalar yapmaya özen gösteriyor. Putin, ABD’nin Ukrayna’ya Tomahawk sağlaması durumunda bunu “ilişkilerde tamamen yeni ve tehlikeli bir tırmanma aşaması” sayacaklarını ilan etti. Hatta, böyle bir adımın Washington ile Moskova arasındaki ilişkilerde o güne kadar sağlanan olumlu gidişatı tamamen yok edeceğini vurgulayarak diplomatik sonuçlarına dikkati çekti. Öte yandan, Putin, “Tomahawk’lar elbette zarar verebilir ama biz onları basitçe vururuz, hava savunmamızı güçlendiririz” diyerek Rus ordusunun bu tehdidi kolayca bertaraf edebileceğini de ileri sürüyor.

Rus cephesinin bir diğer vurgusu da nükleer risk üzerine oldu. Kremlin sözücüsü Peskov, bazı Tomahawk modellerinin nükleer başlık taşıyabildiğini ve Rusya topraklarına fırlatılan uzun menzilli bir füzenin “nükleer olmadığının garantisi olamayacağını” dile getirdi. Bu açıklamalar, Kremlin’in uluslararası kamuoyunu tedirgin etmeye ve Washington’u vazgeçirmeye yönelik bir psikolojik hamlesi olarak değerlendirilebilir. Ancak Rusya’nın bu iki yönlü tepkisi, artık alıştığımız bir örüntüyü işaret ediyor. Savaşın başından beri Kremlin, Batı’nın Ukrayna’ya her yeni silah yardımı planını kırmızı çizgi ilan edip ağır sonuçlar doğuracağı tehdidinde bulunuyor. Moskova; tanksavar Javelin füzeleri, HIMARS roket sistemleri, Patriot hava savunmaları, hatta tanklar ve F-16 uçakları için bile başlangıçta “verilirse büyük tırmanış olur” çıkışı yaparak nükleer tehdide dikkat çekmişti. Fakat bu kırmızı çizgilerin neredeyse tamamı Batı tarafından zamanla aşılmasına rağmen, Rusya hiçbir doğrudan misillemede bulunmadı. Dolayısıyla, Trump yönetiminin de Rusya’yı daha fazla korkutmama stratejisini terk ederek kararlılık gösterme eğiliminde olduğu öne sürülebilir. Yine de, Moskova’nın Tomahawk’ları nükleer söylemle aynı cümlede anması, bu füze sevkiyatının jeopolitik risklerini artıran bir unsur olarak not edilmeli.

En kritik soru, böylesi bir hamlenin savaşın genel seyrini ve süresini nasıl etkileyeceği. Farklı uzmanlar bu konuda iki zıt senaryo çiziyor. İlk senaryoya göre, Tomahawk gibi güçlü bir enstrümanın Ukrayna’ya verilmesi, savaşı kısaltabilecek bir adım olabilir. Bu görüşü savunanlar, Ukrayna ordusu Tomahawk’larla Rusya’nın savaşı yürütme kapasitesine ağır darbeler indirebileceğini öne sürüyor. Örneğin Rusya’nın kritik enerji altyapısı, ikmal hatları ve askeri üretim tesisleri Ukrayna tarafından vurulmaya başlanırsa, Kremlin hem saha üstünlüğünü hem de iç cephedeki desteğini hızla yitirebilir. Böylece Kremlin, daha büyük bir yıkımı önlemek adına istemese de masaya gelmek zorunda kalabilir. Ayrıca Ukrayna’ya bu denli stratejik bir silahın verilmesi, Ukrayna halkı ve ordusu için de moral üstünlük yaratır; “Batı bizi yarı yolda bırakmıyor” düşüncesi pekişir. Yüksek moral ve artan operasyonel kabiliyet birleştiğinde, Ukrayna’nın cephede daha özgüvenli hamleler yapması ve kaybedilen bölgeleri geri alma azminin artması beklenecektir. Tüm bunlar, savaşın bitişini hızlandırıcı etkiler olarak ele alınıyor.

İkinci senaryo ise, tam tersine, Tomahawk hamlesinin savaşı uzatma riskine odaklanıyor. Bu bakış açısına göre, Ukrayna’ya verilecek birkaç düzine Tomahawk, savaşı doğrudan kazanmasını sağlamayacağı gibi, Rusya’yı daha da agresifleştirecek. Kremlin, baskı altına girdikçe misilleme olarak savaşı tırmandırabilir; yeni cepheler açma, Ukrayna şehirlerine daha yıkıcı saldırılarda bulunma, hatta komşu ülkeleri tehdit etme yoluna sapabilir. Ayrıca Ukrayna’nın eline böyle bir koz geçmesi, Kiev’in barış için taviz vermeye daha az istekli olmasına yol açabilir. “Nasıl olsa elimiz güçlendi, savaşarak daha fazlasını elde edebiliriz” düşüncesi barış görüşmelerini geciktirebilir. Rusya ise konvansiyonel yöntemlerle alamadığı sonuçları uzun bir yıpratma savaşı ve Ukrayna altyapısını yok etme stratejisiyle aramaya devam edecektir. Oysa savaş alanında başarı ne kadar artarsa artsın, eninde sonunda kalıcı barış için siyasi uzlaşı gerekecek. Bu geciktikçe savaş da uzayacaktır.

Mevcut durumda, ikinci senaryonun daha gerçekçi olduğu söylemek yanlış olmayacaktır. Evet, Tomahawk çok değerli bir varlık, ama Ukrayna ordusunun esas sorunları olan sınırlı sayıdaki eğitimli personel, yorgunluk, Rus savunma hatlarını yarmadaki güçlükler gibi konular tek bir silahla çözülemez[2]. Ukrayna 2023’deki karşı taarruzunda Leopard tankları ve Bradley zırhlıları gibi gelişmiş Batı silahlarını kullandı ama Rus mevzilerini tamamen çökertecek bir zafer elde edemedi. Tomahawk’lar ise cephe hattındaki durumdan ziyade cephe gerisini hedef alacak. Bu, savaşı kazanmak için gerekli olsa da yeterli değil.

Eğer Batı, sadece gelişmiş silahlar vererek savaşın sonucunu getireceğini düşünürse yanılabilir; çünkü savaşın insan gücü ve siyasi boyutu da kritik önemde. Ukrayna’ya daha fazla yıkıcı silah vermek, savaşın süresini uzatmaktan başka işe yaramayacaktır. Üstelik, Moskova, Batı’nın önceki silah yardımları sonrasında olduğu gibi burada da “geri adım atarsak korktuğumuzu düşünürler” fikrine kapılabilir. Özellikle Kremlin içeride, “dünyanın en büyük nükleer gücü olan Rusya birkaç Amerikan füzesiyle korkutulamaz” mesajını vermek isteyecektir. Dolayısıyla asıl ihtiyaç olan şey diplomatik çözüme odaklanmak ve mevcut çatışmayı donduracak veya sonlandıracak formüller aramak. Aksi halde silah yardımları her iki tarafa da “daha uzun süre savaşabiliriz” mesajı verip çatışmayı kronik hale getirecektir.

 

[1] Tomahawk için kümülatif üretime ve stoğa dair tahminler birkaç bin seviyesinde; aktif envanter ile sevk edilebilir stok ayrı. Bu yüzden envanterden ayırmak kolay değil.